42 yaşındaki Alicia, 6 yaşındaki küçük oğlunu kötü ve trajik bir kazada kaybeder. Alicia’nın benliği zamanla acı ve kederle tükenmektedir. Evliliği yavaş yavaş dağılır ve kendini her şeyin ortasında yapa yalnız ve kaybolmuş hisseder. Ancak bir gün yaşadığı plazanın otoparkında garip bir şeyler fark eder, otoparkta arabalara göz kulak olan 14 yaşındaki bir çocukla tanışır. Birlikte daha fazla zaman geçirdikçe onu kendi çocuğundan ayırt etmez ve aralarında samimi, sıcak, güçlü bir bağ oluşur. Alicia bir gün çocuğu sokakta kanlar içinde yatarken bulduğunda, çocuğun kendisi için ne kadar önemli olduğunu ve yaşamak için tekrar bir umudu olduğunu fark eder.